Gençlerbirliği'nin eski sportif direktörü Ali Ekber Düzgün, başkan vekili İsmail Geliç'in dün bir canlı yayında ortaya attığı iddialara cevap verdi.

Ali Ekber Düzgün İsmail Geliç ve bazı isimleri kastederek "Üç gün önce geldiler üç gün sonra da gidecekler, Gençlerbirliği’ne daha fazla zarar vermesinler." diyen şunları söyledi:

Kulübü küçümsemektir

"Bir spor adamı şans faktörünü bilir, ancak şampiyonluğu tesadüflere bağlamak camianın topyekün gösterdiği bir başarıyı küçümsemektir. Kulüp geçen sezon boyunca sanki hiç ekonomik sorun yaşamamış, her ödeme zamanında ve gerektiğince yapılmış, her şey güllük gülistanlıkmış da şampiyonluk sadece direkten dönen toplar, kaçırılan penaltılar sayesinde mi kazanılmış? Sahadaki mücadelenin, saha dışındaki yönetim becerisinin, tribündeki taraftar desteğinin hiç mi kıymeti yok?"

"Altyapıya “buradan bir şey olmaz” diyen, kulübe “burası çiftlik” diye bakan, Gençlerbirliği’ni küçümseyen, büyüklüğünü kendisi yönetici olunca anlayan sayın başkan vekilinin şampiyonluğu küçümsemesi herhalde sürece kendisini ait hissetmemesinden kaynaklanıyor."

"Madem 24 kişilik yönetim kurulu olmaz, 5 kişiyle transfer nasıl yapılacak? Her kafadan ses çıkıyor diye eksik de olsa kulüp tüzüğü sayesinde oluşmuş demokratik yapıya tahammülü bile olmayan başkan vekili transfer sürecini 5 ayrı kişiyle nasıl yönetecek?"

Arkadaşının şirketinden 5'li hücum paketi mi alacaktık?

"Başkanın istifası sonrasında iki gün içinde dağılan, anında ikiye üçe bölünen yöneticilerin birbirlerine güven sorunu ortadayken hangi 5 kişiyle transfer yapabileceklerdi? Transferlerde Osman Sungur dışındaki bütün isimler futbolun içinden gelen, futbol oynamış, teknik ekiplerde çalışmış, profesyonel isimlerdi? Ne yapacaktık? İsmail Geliç’in arkadaşım dediği menajerlik şirketinden beşli hücum paketi mi alacaktık? Gençlerbirliği’ni menajerlik şirketinin Türkiye istasyonu haline mi getirecektik?"

"Kulüpteki herkes biliyor ve farkında. Süper Lig’e çıkana kadar kulübe uğramayanlar, biz Sakarya’da sahada ter dökerken tribündeki yöneticilere Kadıköy’deki maçtan fotoğraf gönderenler, hayatında daha önce futbol kulübünde yönetim tecrübesi olmayanlar Gençlerbirliği’nin ışığına kapıldılar."

"Kendi şirketlerindeki yönetim şemalarını modern yaklaşım altında Osman Sungur’a kabul ettirmeye çalıştılar. Diğer yönetim kurulu üyelerinden habersiz kurdukları İcra Kurulu ile bu yönetim şemalarını gerçekleştirmeye çalıştılar. İcra Kurulu dağıldı. Ama “Şema”larından vazgeçmediler."

Kimse Gençlerbirliği'nden akıllı değildir!

"Kimse Gençlerbirliği’nden akıllı değildir. Bu 102 yıllık kulüpte yılların birikimi neticesinde oluşmuş bir şema vardır. Başkan ve Yönetim Kurulu dışında adına genel menajer veya sportif direktör deyin futbol takımlarından, transferlerden, futbol takımıyla ilgili işleyişlerden sorumlu bir isim olur."

"Altyapının başında da aynı görevle bir başka isim. Siz eğer yeni yönetim şeması yapıyoruz, şimdi Seçkin Topçu’nun üstüne bilmem kim, sonra Ali Ekber’in üstüne bu veya şu arkadaşı getireceğiz derseniz niyetiniz iyi değildir. Değildi. Başkan vekili nezaketinin arkasına saklayamayacağı kadar büyük bir kibrin sahibidir, bu yüzden başkalarının egolarından şikayet edemez."

Osman Sungur'u kandırdılar

"Osman Sungur’u kim kandırdı? Altyapının başındaki Seçkin Topçu’nun istifa ettirilmesinden önce “Başkanım, buraya getireceğimiz arkadaş Seçkin Hoca’nın işini yapmayacak, inşaatlarla, alım satımla ilgilenecek” diyen başkan vekili kimseyi Osman Sungur’u kandırmakla suçlayamaz."

"Daha 15 Haziran’dan itibaren başkan sadece fotoğraf versin, başkan bu görevi temsili olarak yapsın diyenlerin Osman Sungur’un görevi bırakmasını sağlamak için uzun süredir çalıştıklarına yakından şahit oldum. Sungur’la şampiyonluk öncesinde ve sonrasında kurduğumuz güven ilişkisini dağıtmak için elinden geleni yapan başkan vekilinin asıl hedefi transfer süreçlerine katılmaktı."

"Tongya transferinde süreç Fenerbahçe maçından önce başladı. Teklif edilen rakamı Sungur ve Eroğlu ile hemfikir olarak hep beraber reddettik. Avrupa'da transfer dönemi bitince kendileri ücreti düşürdüler. Konuyla ilgili bütün detaylar whatsapp yazışmalarımda duruyor. Başkan vekili isteyene sunarım dediği belgeleri hemen alıp savcılığa gitsin."

Traore’nin ne gelişinde ne gidişinde zerre katkısı yok

"Ağustos’un başında adını sorsak havaya bakacağı futbolcunun transferini kendisi yapmış gibi övünerek anlatıyor. Traore’nin ne gelişinde ne gidişinde zerre katkısı yok. Traore’ye Macaristan’da kalsaydı kazanacağından 200 bin avro fazla verdik. Futbolculara her zaman yüzde 20-30 aralığında peşinat verilir. Bunu yerli ve yabancı oyunculara uyguladık. Traore, ilk etapta gelmeye sıcak bakmayınca peşinatını yüzde 35'e çıkardık. Bu parayı da kulübün resmi hesabından futbolcunun resmi hesabına gönderdik. Yüzde 10 peşinatla İsmail Bey ancak benden sonra alabildiklerini getirebilir Türkiye’ye."

Traore kaliteli olmasaydı 4.7 milyon gelir karşılığında iki hafta içinde transfer yapabilir miydi? Kendi networküm filan diye de sahiplenmesin, benim bildiğim kendisinin 'bulut'lu tek bir menajer şirketi arkadaşı var. Traore transferini de Goutas’ın Ankara’ya gelmesi için bize yardımcı olan menajer yaptı. Hatta ben istifa ettikten sonra oldu bu transfer. Bana sordu, 'ne yapayım, böyle bir teklif var' diye. Ben de dedim ki 'kulübün acil nakite ihtiyacı var, yardımcı ol.' O noktadan sonra kulübün gerçekleştirdiği bir transfer oldu."

Traore’den gelen para nereye gitti?

"Peki Traore’den gelen parayı ne yaptılar. Üç futbolcuyu göndermek için harcadılar. Popa, Nalepa ve Leo. Peki bu futbolcuları niye Haziran’da, Temmuz’da veya Ağustos’ta gönderemedik? Bu sorunun en azından bir kısmını Eroğlu cevaplayabilir."

"Popa Türkiye’den teklif aldı, ertesi gün antrenmanda sakatlandı. Nalepa konusunda teknik heyetin raporları olumluydu. Zaten ilk maçlarda da oynattılar. Santrofurumuz yoktu ama kadrolu futbolcumuz olmasına rağmen Gaucho’yu oynatmadılar mesela. İsmail Bey, Traore’den gelen paranın bir kısmını bu futbolcuları göndermek için harcamadı mı?"

"Biz Onyekuru’yu tranfer ederken altı değil on bir mr çektirdik, sadece kendi doktorlarımıza değil Ankara’nın en iyi ortopedistlerine sorduk, İstanbul’da ameliyatını yapan hocayla, fizik tedavisini yürüten uzmanlarla konuştuk. Futbolcunun kendisi bile dedi ki verdiği röportajda, önemli bir sakatlıktan sonra geldim, burada yeni bir başlangıç yapmak istiyorum."

"Rakamlar yüksek, evet daha önceki futbolculara göre evet. Ama ben kimseyi zorlamadım ki, gelen teklifi Osman Sungur’a ilettim. Pazarlık sürecine Adem Becerikli şahitlik etti. Futbolcu geldi. Yöneticilerin arkadaşları, kendileri sıraya girmedi mi fotoğraf çektirmek için? Şu kadar forma satabiliriz diye hayal kurmadılar mı?"

Oyuncuları değersizleştiriyor

Gençlerbirliği’nin iyiliğini isteyen biri şu an formayı giyen oyuncumuzu sürekli nasıl değersizleştirebiliyor anlayamıyorum. Ne yapayım ben de şimdi, İsmail Bey’e Varesanovic'in kıkırdaklarını mı sorayım?

"Bu soruları İsmail Bey’e sorun. Gençlerbirliği altyapısında çocuklar yeterince çalışmıyormuş, günde dört saat çalışacaklarmış. Bir futbolcu isterse sakatlığını saklayabilirmiş. Kimden? İsterse doktorlardan bile, doktorları geçtim Mr cihazlarından filan saklayabilirmiş."

"Kendisi başarılı bir işadamı olabilir, tenis üzerinden çok para kazanmış olabilir. Ancak kendi kariyerindeki başarısı Gençlerbirliği yöneticiliğindeki performansının teminatı değildir. İnsan ilişkilerini yürütürken gösterdiği kibirli yaklaşımı tenis okulunda kimbilir hangi koşullarda çalıştırdığı ve Gençlerbirliği’ne üye yaptığı personel üzerinde bir karşılığı olabilir. Benim üzerimde olmaz."

"Yok benim kendime güvenim kalmamış veya başkanla aramda bir güven sorunu oluşmuş. Hayır ben en başta İsmail Geliç’e güvenmediğim için istifa ettim. Sürekli kulüp odalarında altyapının başına getirdiği isimlerle bitmez tükenmez toplantıları bana güven vermedi. Aynı isimleri alıp çok az kişinin girmesi gereken A Takım yemekhanesinde uzun uzun yemekler yediği için güvenmedim. Samsunspor maçından başlayarak her fırsatta takımla ilgili Osman Sungur’un paniğe, telaşa ve mutsuzluğa sürüklediği için güvenmedim. Bütün bu yaptıklarının bir planın parçası olduğu sonra ortaya çıktı."

"Ben iki defa istifa ettim Birincisinde 'gel konuşalım' dediler. Tongya tranferinden hemen önce. Dedikoduyu almışlar ağızlarında sakız diye çiğniyorlar. Gittim eşyalarımı topladım. Sonra ertesi gün dediler, gel beraber çalışalım, 'tamam' dedim. Ama baktım hocayla toplantı yapıyor, menajerle toplantı yapıyor. Dedim İsmail Bey bu beraber çalışmak değil. Ben dedi yöneticiyim, istediğim kişiyle istediğim gibi görüşürüm. Çıkıp gittim kulüpten. Tongya transferi için fotoğraf çektirdik ve çıktım. Sonra bir baktım sosyal medyaya. 'Ali Ekber Düzgün ayrıldı' haberleri servis edildi. Anladım ki beraber çalışılacak kişiler değil bunlar."

Kötü niyetlerinin kanıtı açıklamada

"Kötü niyetlerinin kanıtı ben ayrıldıktan sonra yaptıkları resmi açıklamadır. Hala da imalarda bulunuyorlar. Kulüple çalışan banka orada. Ha banka hesaplarına ulaşamadılar mı? Gitsinler savcılığa. Benim hakkımda ucu saçma sapan yerlere gidecek konuşmalarda bulunmasınlar. Üç gün önce geldiler üç gün sonra da gidecekler, Gençlerbirliği’ne daha fazla zarar vermesinler."