İlk uçakla deplasman yolculuğumu 12 Mayıs 1990 Cumartesi günü Malatya'ya yapmıştım. 13 Mayıs Pazar günü oynanan Ankaragücü ilk yarısını 1-0 geride kapattığı maçı Tarık Üstün (2) Vedat Taşdemir ve Hasan Söznmez'in golleriyle 4-1 kazanmış ve ligde kalmayı garantilemişti.
Bu kez Gençlerbirliği'nin şampiyonluğu için Malatya'ya uçtuk. İlk seyahatin üzerinden 35 yıl geçmiş...
Yıkık ve mahsun bir kent olmuş Malatya... Yeni Malatyaspor'un durumu ise Malatya'dan fena durumda...
Kent yavaş yavaş normal yaşama dönse de Yeni Malatyaspor'un sonu kapanmaya kadar gidecek gibi duruyor.
Maça gelirsek, onca para harcanarak yapılan Yeni Malatya Stadyumu, kaderine terk edilmiş...
Ne kapısı belli ne bacası... Bir tek yön levhası bile yok... Basın tribününü bulana kadar anam ağladı desem yeridir.
Basın tribününe çıktı... Ortada basın yok, tribünün hali ise perişan...
Yeni Malatyaspor perişan ama Hüseyin Eroğlu'nun Gençlerbirliği pırıl pırıl parlıyor!
Ligde bırakın galibiyet almayı beraberliği bulunmayan Yeni Malatyaspor önünde maçın başından sonuna kadar ciddi, oyun planını bozmayan, laubalilik yapmayan bir futbol izledik Hüseyin Eroğlu'nun Gençlerbirliği'nden...
Zordur böyle maçlarda motivasyon sağlamak, oyun disiplinine bağlı kalmak...
Bu bile Hüseyin Eroğlu'nun takım üzerindeki olumlu etkisini gösteriyor...
Bazı şeyleri sezon boyunca içimize attık.
Artık hesap vakti...
Gençlerbirliği'nden başlayalım...
Gençlerbirliği sezona orta sıra hesapları ile başlamıştı. Stajyer hoca Recep Karatepe ile sezona başlayan Gençlerbirliği'nde, Ziraat Türkiye Kupası'nda Kasımpaşa U19 takımı ve Adanaspor yenilgisi sonrası işler kümede kala hesaplarına evrildi.
Daha önceki sezon Samsunspor'a kaptırılan Hüseyin Eroğlu ile başlayan süper çıkış Süper Lig'in kapısını araladı.
Bu başarıda aslan payı Hüseyin Eroğlu ve ekibinin... Sonra adeta karakter abidesi takım kaptanları Sinan Osmanoğlu, Yasin Güreler ve Metehan Mimaroğlu'nun... Sahada karakter koyup mücadele eden futbolcular Amilton ve Etebo'yu unutmamak gerek...
Sportif direktör Ali Ekber Düzgün ise onca sorunu çözmeye çalışarak bu şampiyonlukta pay sahibi oldu.
Maaşını sürekli geç almasına rağmen işini hakkı yapan bir çoğu mesai arkadaşım kulüp çalışanlarını unutmamak lazım...
Osman Sungur ise bu takımın patronu... Ne kadar hata yaparsa yapsın kupa sonunda onun eline gidecek... Cebinden para harcadı... Yaptığı hataları ve absürt açıklamalarını acemiliğine vermek gerek...
Türkçe de bir söz var... Kılavuzu kargalar olunca böyle absürtlükler ortaya çıkıyor.
Her şeye rağmen şampiyonluk çok güzel duygu...
Emeği geçen herkesi kutluyorum.
Ankaragücü 3 haftada 9 puan almasına rağmen kümede kalamadı. Geçen sezon ise üst üste puan kaybedilip, aynı hazin son yaşanmıştı.
Ankaragücü, Faruk Koca'nın dümenin başına geçmesi sonrası hep yanlış tercihlerin kurbanı oldu.
Fatih Mert başkanlığa getirilmesi büyük bir hataydı.
Sonra Faruk Koca koltuğa oturdu ama Emre Yıldız tercihi ve ısrarı Ankaragücü'nü Süper Lig'ten Nesine 2. Lig'e düşürdü.
Sonra Yusuf Tanık yerine İsmail Mert Fırat tercihi de işin tuzu biberi oldu.
Onca çöp futbolcu ve borcu saymıyorum.
Daha önce de yazdım.
Bir takım kötü oynayabilir, yenilebilir, ama mücadele etmeme şansı yoktur.
Futbol şube sorumlusu değişiyor, teknik direktör değişiyor ama takımda mücadele azmi bir türlü yükselmiyor.
Çorum FK ve Keçiörengücü maçının kazananı Ankaragücü değildi. Rakipler maçı kaybetti. Amedspor'un kaçırdıklarının izahı da herkes yapabilir.
Kayseri'de anlatılan bir hikaye vardır.
Bir para babasını kulüp başkanı yaparlar...
Takım küme düşme potasına girmiştir.
Yöneticiler gelir...
"Hakeme bağlamamız gerek" der başkandan parayı alır...
Sonra "Her ihtimale karşı rakibi de görmemiz lazım" denir... Yine para dolu çanta alınır
Takım maçı kazanır...
Yöneticiler yine başkana çıkar... "Takıma prim vermeliyiz" deyince başkan ayağa kalkar... "Bu nasıl iş" deyip ceketini alıp çıkar gider...
O hesap... Ankaragücü yönetimi bu futbolculara bir de primi veriyor...
Yazık yazık...
Ancak topu futbolculara atan yöneticiler, teknik direktörlerin de bu takımı neden bu hale geldiğini düşünmesi, çuvaldızı kendisine batırması gerek...