Eğer rahmetlinin zamanında alınan ve güncel değeri 300 milyon lira olan o gayrimenkul olmasaydı; maaş ve prim ödeyememe acizliği 6 ay önce başlayacaktı. O zaman da mevcut kadrodan bırakıp gidenler olacak, kalanlarda ise motivasyon dip yapacaktı. Bu durumda da Hüseyin Eroğlu bize gelmeyecekti. Dolayısıyla her zaman ileri görüşü sayesinde kulübümüze getiri sağlamış olan rahmetli İlhan Cavcav, vefatından seneler sonra bile Gençlerbirliği’ne süper ligi hediye etmiş oldu.
Kaldı ki zamanında onu da eleştirdiğimiz günler olmuştu. Anlık sinirlenir ve asla kin tutmazdı. Olayın sıcaklığı geçtikten sonra yine sarmaş dolaş olurduk.
İşte sert mizacı yanında bu insani vasfı onu ‘çok sevilenler listesi’nin başına çıkardı. En önemli hatası ‘babadan oğula devir’ işlemiydi. Bunu da hastalığın son evresi şartlarına bağlamak mümkündür. Çok zamanı kalmadığını gördü ve telaşla acele karar verdi. Kulübümüze 38 yıl boyunca maddi ve manevi kazandırdıkları yanında bu ayrıntı küçük kalır. Işıklar içinde uyusun.
Peki bu sezonun başarısında mevcut yönetimin hiç payı yok mu ?
Ben tek tek sayayım, kararı sizler verin…
- Başkan 300 milyon liralık kaynağı küçümseyerek diyor ki; “Biraz para geldi, o da kulübe gelmedi. Vergi ve SGK borçları, kefaletlerle alınan kredi borçlarına gitti.” Oysa devir aldığı borç 489 milyon lira, Portaş’tan gelen para 300 milyon lira. Bu kaynak toplam borcun yüzde 61’idir. Geride toplam borcun yüzde 63’ü kadar da aşağıdaki ödenmemiş borç bulunmaktadır. Niyazi Akdaş’a ödenmeyen borç 188 milyon liradır. Döviz kısmını güncel kurdan hesapladım, TL kısmına faiz işletmedim. Cantürk Alagöz’e borç faiziyle 100 milyon lira civarındadır. Murat Cavcav’a olan 20 milyon lira borç (faizsiz) ile birlikte 308 milyon lirayı geçen borç sadece 3 kişiyedir. Elbette benim bilmediğim borçlar da var. Toplamını bilmiyorum. Peki bu durumda acaba Osman Sungur’un ödediği miktar bu hesabın neresindedir ? Biraz şeffaflık !
- Benim bu sezonun kurtarıcısı olarak gördüğüm hocamız Hüseyin Eroğlu olmasaydı sonuç böyle mi olacaktı ? Denebilir ki; “o hocayı kim seçip getirdi ?”
Ben de diyorum ki; sezon başındaki stajyer hocayı da aynı kişiler getirmişti.
Adını ilk duyduğum gün “Bu hocayla olmaz” demiştim. Benim ilk gün gördüğümü bu yönetim ancak 4 ay sonra idrak edebildi !
Yani maç başına puan ortalaması 1.35 olan hocayı da, ortalaması 2.10 olan hocayı da aynı heyet seçmiştir. Ne isabet değil mi ?
- Süper ligi hedefleyen bir heyetin sıfır kasa bakiyesiyle ve önemli borçla bir eylem planı hazırlaması gerekirdi. Öyle bir şey duyan var mı ?
Önce gelir hesabı yapalım. Bu sene 86,5 milyon lira olan katılım bedelinin yüzde yüz artışla 175 milyon lira olacağını varsayalım.Her galibiyete verilen 6 milyon liranın yüzde yüz artışla 12 milyon, beraberliğe verilen 3 milyon liranın yüzde yüz artışla 6 milyon lira olacağını varsayalım. Bu sene ligde 9. sıradaki takım 10 galibiyet, 13 beraberlik almış. Aynı neticeyi almamız durumunda bile buradan gelecek performans primi de 200 milyon lira olur.
Yani gelir maksimum 400 milyon lira civarıdır. Üstüne sponsorluk gelirleri gelebilir. Oradan da 200 milyon gelse toplam gelir 600 milyon lira olabilir.
Peki bu gelir süper ligde yeterli olur mu ?
Mevcut kadrodan en fazla 6 futbolcu ile devam edilebilir. En az 15 futbolcu transfer etmek gerekir. Ortalama 2 milyon dolardan, 15 futbolcunun bedeli 30 milyon dolardır. Toplamı 1 milyar 200 milyon lira eder. Yani gelirin tam 2 katı. Bunun içinde maaş ve primler yok. Personel gideri, genel gider ve vergi hesaba dahil değil. Yapılandırma olsa bile herhangi bir borcun ödenmesi de mümkün gözükmüyor.
Kim aday olursa olsun bu çıkmaz sokak için çıkış bulduğunu taraftara açıklamak zorundadır. Oy kullanacak olan da buna göre kararını vermelidir.
- Geçtiğimiz Aralık ayında bir söyleşide; Sayın Sungur’a “Kaç yönetim kurulu üyeniz var ?” sorusu yöneltildi. Gelen cevap “sadece ben varım” şeklindeydi.
En yetkili ağız tarafından yok sayılan bir yönetim kurulu, hiçbir şey olmamış gibi göreve devam etse de kendi başkanları ağzından bile başarıdan pay almaları yok hükmündedir.
- Son maçta tamamen dolan tribünleri daha önce taraftara kapatan kimdi ?
Çabuk unuturuz da hatırlatayım dedim.
- Şu sıralarda toplu üye kaydı yapıldığını duymaktayız. Böyle bir senede
3 büyütülmüş takım taraftarını kulüp içine sokmak en büyük kötülüktür. Bunun yapıldığı yerde Başkanın “Gençlerbirlikliyim” sözü tartışmaya açılır.
- Seçime doğru rakip listedeki bazı eski futbolculara kulüpte görev teklif etmek hangi etik anlayışa sığar ?
- Gençlerbirliği’ne nasıl bir kişinin başkanlık ettiğini gösteren son iki örnek:
Osman bey Cuma günü sabaha karşı saat 01.50’de rakibi olan Murat Şamil Şen’den telefon mesajı ile prim istiyor. Alt yapı kantinini seçime 1 ay kala kiraya vererek alacağı avansı prim olarak dağıtmak istiyor. Bırakınız işin nezaket tarafını bu kadar kolay el açmak ve sonraki dönemin kaynağına el atmak Gençlerbirliği Başkanı’na yakışır mı ?
-Tam 7 ay önce Ekim ayında, “Maçın önüne geçenler” başlıklı yazımda demişim ki; “Beysukent’teki son taşınmazımız da satılacak, gelen para bekleyenlere gidecek. Yine de geriye para değil borç kalacak.”
Dediğim olmuş mu ?!
Sonuç olarak; Süper lige çıktık. Ancak burada kalmanın kolay olmadığını ve kulübün büyük borç altına sokulmasının kaçınılmaz olduğunu göstemek istedim. Kaldı ki; dünyada şampiyonluk maçına 2 gün kala bile antrenmana çıkmakta isteksiz davranışın görüldüğü tek kulüp büyük ihtimalle biziz.
Bu yönetimin süper lig seviyesini yönetemeyeceği bu günden belli değil mi ?
Benimle aynı fikirde olmayanların da benzer şekilde işin matematiğini ve gerçek delillerini önümüze koymalarını isterim. Zira her şey Cumhuriyet kulübü Gençlerbirliği’nin 150. yılını da süper ligde kutlaması içindir.