""
Homo Economicus.. Yani ekonomik davranan insan, yani ayağını yorganına göre uzatan…
İnsanların sürekli olarak rasyonel, dar ilgiyle ilgilenen ve öznel olarak tanımlanmış amaçlarını en iyi şekilde takip eden ajanlar olarak tasvir edilmesidir.
Bir kelime oyunu yani, Homo Sapiens’e gönderme var.
Hayat, özellikle son 10 yıldır, özellikle de ülkemizde ayağımızı yorganımıza göre uzatmayı dayatıyor bize!
Ya son 9 ay?
Girdiğimiz konum boğazımızı sıkmıyor mu?
Bakalım, spor ne durumda?
Basketbolda Şampiyonlar Ligi’nin kapısını bu sezonluk kilit vuruldu vurulacak! Voleybolda takımlar turnuvalardan çekiliyor, bir haber olarak söyleyeyim. Şampiyonlar Liginde sonraki turlar turnuva şeklinde oynanacaktı ya aynı şey CEV Kupası ve Challenge Kupasında da yapılacak. Maksat minimum seyahat!
Durum o kadar alarm veriyor yani!
Ya futbolumuz?
Bu durumun böyle olduğunu bile bile, tahtalar son saniyede açıldığı halde ha babam yüklendiler transfere!
Bizim tosunlar Ankaragücü ile Gençlerbirliği de öyle!
Dünyanın gerçekliğinden kopuk, ayakları yere basmayan, geçtiğimiz yüzyılın politikası; her sana 9-10 oyuncu al! Hatta onu da öyle saygısızca söylüyor ki, yönetici ve teknik adamlar; “8-9 tane alacağız” diyorlar. Kasaplık hayvan sanki bunlar, “8-9 baş” deyin bari oldu olacak!
Ama 8-9 başın ekonomisi vardır. Alırsan, parasını ödemen gerekir. Sen alıp alıp ödemiyorsun, ödeyemiyorsun! Seneye aynı hatalar tekrarlanıyor!
Bizim tosunların işbilir yöneticileri, Nobreleri, Kaplanları, Fatihleri… Red Bull Salzburg’u duydular mı, duymuşlardır mutlaka da hiç inceleme zahmeti gösterdiler mi? Bence duymuşlardır da inceleme falan zor iş, oral ıolmamışlardır!
Ben burada, bu köyede, satırlarda “Onu neden oynatmadın, şunu neden oynattın” gibi sığ, haddim olmayan şeyler yazıyor muyum?
Hayır!
Bizimkisi yol göstermek!
Salzburg Gençlerbirliği, Ankaragücü gibi bir sıra takımı iken, bir sihirbaza (Christoph Freund) gitmişler. Hem Freund’u, hem takımlarını geliştirmişler, hem kente ve ülkeye katkı yapmışlar. Artık geleceğe güvenle bakıyorlar!
Ondan bundan para beklemek, mirası tüketmek dışında neyiniz var, plan-program ne?
Bu seneyi de düşmeden geçirebilmek mi?
Küme düşmek hayatın sonu değil, siz de düşüp geldiniz ama hatalar devam ediyor.
Premier Lig’de düşmeyen takım yok. Ama onlar işin başına karakter getirdiler; Sir Ferguson, Klopp, Conte vs.
Allaha aşkına son zamanlara bir bakın!
Karakter koyan kim var?
Adam senin kulübende, başka takımın şampiyonluğunu temenni ediyor. Yediği ekmeğe haksızlık ediyor, haram yiyor yani, sonra da “Allah Kitap!”
Yok ya!
Bir “Kaplanınız var” git gel o! Kayıtlara geçmiş bir tek başarısı yok! Halatını Demokles’in Kılıcı rolünde geçiriyor adam! O mu yani futbol karakteri!
14 yaşında buluyorlar çocuğu, ailesi, çevresi, arkadaşları ile konuşup bilgi alıyorlar; bakalım, uyumlu mu, gelişime açık mı vs… Sonra Salzburg’a getirip yanına bir Almanca öğretmeni, sonra bir yaşam koçu veriyorlar.
Ardından okul ve futbol eğitimi.
Haaland oluyor o çocuk sonra ve hayal edemeyeceğiniz paralara satıyorlar. Ellerinde böyle oyuncu çok, hedefleri de yok değil hani!
Bakın, Başakşehir Mancester United’ı yendi. A Milli Takım son dünya şampiyonu Fransa’yı Türkiye’de mağlup etti, orada berabere kaldı.
Futbol, bonservis ücretleri üzerinden açıklanacak bir oyun değil! Zaten adı üstünde oyun.
Öyleyse, para harcamayın! Türk çocuklarına güvenin, onları eğitin. Hem oynatır hem satarsınız!
Ama önce eğitin!
Altyapınıza bakın, ilgilenin!
Kuzey Afrika’da, Orta Amerika’da, Muş’ta, Van’da, Çinçin’de, Gülveren’de, Mamak’ta arayın yetenekli çocukları. Ama önce scouting ekibi kurmalısınız, size hiç fayda sağlamayacak futbolculara vereceğiniz parayı buralara harcayın ki, oyuncu kazanın. Hem siz kazanın hem memleket sporu kazansın!
Homo economicus olun!
Yanlış mı bu söylediklerim?
Ala ala hiçbir yere varamadığınız gibi, ekonominiz de bitti de ondan söylüyorum!