""
Hiç umudunu yitirmedi...
Spor ile yaşama tutundu.
4 yaşında başlamıştı tekvandoya...
Annesi Özlem babası Aydoğan da tekvando antrenörüydü....
Hastalığa Romanya'da yapılan Avrupa Yıldızlar Şampiyonası'nda yakalanmıştı...
2013 yılında omirlikte meydana gelen enflamasyon sonucu ortaya çıkan nörolojik bozukluk transvers miyelit (TM) hasatlığı teşhisi kondu...
Dünyaları yıkılmıştı...
Hatta ölüm korkusu yaşamaya başlamıştı...
Her şeye karşın...
Ben bu hastalığı yeneceğim diye hergün haykırdı...
Ve bu haykırışını Tokyo'da bir kez daha dile getirdi...
Tekvando'da Tokyo'da yapılan olimpiyat oyunlarında bronz madalya kazanan Hakan Reçber'den söz ediyorum...
İki yıl tedavi gördü...
Tedavi süresince kortizon aldı...
Sporu da ihmal etmedi...
Daha çok çalıştı...
İlk başlarda istediği tekmeleri atamadı...
İstediğini yapamayınca psikilojisi de bozuluyordu...
Bazen göz yaşı döküyordu Hakan...
Yılmadı...
Hayata tutundu...
İyileşme süreci hızlandı...
Tekmeleri rahat atmaya başladı...
Tekniğini geliştirdi...
Önce gençlerde dünya şampiyonluğunu kazandı...
Şimdi ise 22 yaşında olimpiyatta bronz madalyayı kazanarak üçüncülük kürsüsüne çıktı...
Hakan Reçber tekme atarak hastalığı yendi, hem de o tekmeler sayesinde olimpiyat üçüncüsü oldu...
Hakan şunu gösterdi ki...
Spor hastalıkların en büyük ilacı...
Hakan Reçber'in kısa bir öyküsü..
Kimbilir daha nice Hakan, Kübra ve Nur'un içinde öykü barındıran yaşamları var.
Bizim medya bu işlere bakmaz...
Onlar varsa yoksa futbol...
Futbolda da yine ayrıcalık yapıp, 4 takımın peşine takılıp giderler...
Bir futbolcunun ayağında çıkan çıbanı haftalarca yazarlar...
Bakalım Hakan Reçber'in sakat ayağıyla olimpiyatta kazandığı bronz madalyayı sayfalarında ve ekranlarında nasıl yer verecekler...