Gençlerbirliği’nde tartışmaların yeni adı: İsmail Geliç
Gençlerbirliği’nde her dönemde bir isim ön plana çıkar, tartışmaların odağı olur. Yakın geçmişte Cem Onuk, Ufuk Özerten ve Arif Ölmez bu listenin en çok konuşulan isimleriydi. Bugün ise sahnenin merkezinde İsmail Geliç var.
Kimi onu “iyi niyetli, bu işi bilen ve kulübü ayağa kaldırabilecek” biri olarak tanımlıyor. Ancak özellikle son bir yılda attığı adımlar, kulüp içinde ciddi tepki topluyor. Gençlerbirliği’nin ruhunu yaşatan isimlerin birer birer uzaklaştırılması, “yasal olmayan” emirleri yerine getirmeyenlerin kapı önüne konması, camiada büyük kırgınlık yaratmış durumda.
Ali Ekber Düzgün ve Nalepa için söylediği sözler, Gençlerbirliği kültüründen ne kadar uzak olduğunu da açıkça ortaya koyuyor. Üstelik perde arkasında kalmayı tercih eden Geliç, geçtiğimiz hafta basın sözcüsü ve medya sorumlusunun kahvaltılı toplantısına “davetsiz misafir” olarak katılıp uzun uzun konuştu. Suçun faturasını başkana ve genel menajere kesti. Ardından özel sohbetlerde sarf ettiği ağır sözler internete yansıdı.
Bir radyo programında ise bambaşka bir tablo çizdi. Hüseyin Hoca’yı “çok beğendiğini” söyledi. Oysa Eyüpspor maçında hocayla ilgili kullandığı ifadeleri bilenler için bu açıklama en hafif tabirle inandırıcı değildi. Transfer sürecine dair söyledikleri de benzer şekilde çelişkilerle doluydu. Kahvaltıdaki toplantıda kendi transferlerini menajer tavsiyesiyle yaptığını itiraf eden birinin, ertesi gün “scouting yapılmadan başarı olmaz” demesi, en azından tutarsızlık değil mi?
Geliç’in isim sponsorluğu hakkındaki sözleri de ayrı bir tartışma konusu. Gençlerbirliği’nin gerçek üyelerinin verdiği kararlara “fason üye” olduğu iddia edilen birinin itiraz etmesi, camiada haklı olarak tepki topluyor. Kulübün değerleriyle bu kadar zıt bir yaklaşım, ne kadar sürdürülebilir?
Dahası var: Kulüp mağazasındaki 900 kayıp forma meselesi… 1 milyon lirayı aşan kaybın “kimseyi suçlamadan” geçiştirilmesi kabul edilebilir mi? Ya da daha önce borçlarını ödemediği firmaları mağdur edip şimdi yöneticilerin şirketlerinden bilet aldırmak? Bu soruların yanıtı hâlâ verilmiş değil.
İsmail Geliç’in hedefinin Tenis Federasyonu başkanlığı olduğu söyleniyor. O halde insan sormadan edemiyor: Gençlerbirliği gibi köklü bir kulüp, birilerinin kişisel kariyer basamağı mı olacak?
Tenis Federasyonu seçiminde destek sağlamak için üst düzey bir devlet yöneticisinin oğlunun ortağı olduğu ifade edilen bir menajerle çalıştığınız doğru mu?
Gençlerbirliği yıllarca dürüstlüğü, vergi ve SSK borcu olmayan yapısıyla gurur duyulan bir kulüp oldu. Bugün gelinen noktada ise yöneticiler hakkında yasal olmayan fatura iddiaları konuşuluyor. Buna karşı çıkanların işten çıkarıldığı söyleniyor.
Bu sorular yanıtsız kalmaya devam ederse, tartışmalar daha da büyüyecek. İsmail Geliç bugün ne kadar konuşursa konuşsun, asıl mesele şu: Gençlerbirliği camiası kendi ruhuna, kendi gerçek üyelerine ve kendi değerlerine mi sahip çıkacak, yoksa günübirlik yöneticilerin keyfine mi bırakacak?
Cevap çok açık aslında: Bu kulübün gerçek sahibi “fasonlar” değil, Gençlerbirliği’nin ruhunu yaşatanlardır.